Hasan Ali Toptaş, 2013 yılında yayımlanan Heba adlı romanında farklı insanların hayatlarının nasıl heba olduğundan bahsetmektedir. Kitap diğer kitaplarının dil ve kurgusundan tamamen ayrılmaktadır.
Dilin kullanımı yazarın önceki romanlarındaki gibi ilk göze çarpan nokta olmasa da sadık bir okur Heba’nın bir Hasan Ali Toptaş romanı olduğunu anında anlayacaktır.
Benzer bir farklılık kurguda da ortaya çıkmaktadır. Önceki romanlarından okuru içine çekme ve anlatımın açıklığı açısından ayrışmaktadır. Nerede başlayıp, nasıl ilerleyeceği ve nerede son bulacağı bellidir.
Fakat bu anlatılan hikayenin satır aralarındaki göndermelerin, güçlü psikolojik çözümlerin, rüyaların, bilinç bilinç dışı gibi soyut yapıların ve ölüm, çocukluk, evlilik gibi görünür süreçlerin ilk okumada tamamen anlaşılabileceği anlamına gelmemektedir.
Hasan Ali Toptaş’ın her satırı hatta her kelimesi üzerine uzun uzun düşündüğünün, emek verdiğinin ve ruhundan kattığının aşikar olduğu Heba romanını , içiniz dalgalı iken değil de daha sakin bir zamanda okumanızı tavsiye ederim.
Kitap Tanıtım Metni
Heba bir çocukluk hatası gibi unutulan insanlığımızın, vicdan denen anahtarın, bir sınır boyunda gizlenenlerin, bir ömrü minnetle kaybedenlerin romanı.
Heba; delinmiş bir uykunun ve onu bulanların hikayesi…
“Heba muhteşem ve merak uyandırıcı bir roman.
Sanki dünyanın hiç bilmediğim bir yerine götürdü beni ve aslında her şeyin tanıdık olduğunu gösterdi — aşk her yerde aşk,
dost her yerde dost, ihanet her yerde ihanet.”
– Nadeem Aslam
“Sıradışı bir hikaye. Tuhaf, rahatsız edici ve romanın güzergahını zorlayıcı.”
– Piali Roy, Toronto Star
“… insanız yahu, kaybetmeye de ihtiyacımız var arkadaş, oturalım oturduğumuz yerde diyebilirdi mesela; ne var ki bunu yapamadı. Biçare çocuk, onun soluğunu kendi soluğu sanıyor şimdi; dilinde Nefise türküsüyle ortalıkta serseri mayın gibi gezinip duruyor. Farkında olmadan kaybetmenin tadını keşfetti de onu mu uzatıyor hergele bilmiyorum ki…”